
Bong Joon-ho ve Park Chan-wook'un Yeni Filmleri Neden Beklenen Başarıyı Yakalayamadı? Koreli Netizenlerden Yorumlar
Acaba 3 milyon izleyici bu kadar uzak bir rakam mıydı? 'Usta' unvanlarının verdiği güçle yola çıkmalarına rağmen, Bong Joon-ho'nun yönettiği 'Mickey 17' ve Park Chan-wook'un yönettiği 'It's Obligatory' (어쩔수가없다) filmleri, 3 milyon barajını ancak kıl payı aşarken, bu yıl her iki yönetmenin de gişe açısından hayal kırıklığı yaratan sonuçlar aldığı görülüyor.
Ortaya çıkan yapımların kalitesinde bir düşüklük söz konusu değil. Kimi kesimler tarafından farklı görüşler olsa da, film severler arasında bu filmlerin gayet iyi işler olduğu, en azından iki yönetmenin isimlerine yakışır nitelikte olduğu düşünülüyor.
Ancak, gişe performansı bu durumu yansıtmıyor. Genellikle 5 milyon civarı bir izleyici sayısının hem halk hem de sinema sektörü tarafından tatmin edici bulunduğu düşünülürse, gerçekliğin 3 milyon civarında kalması dikkat çekiyor. Bu noktada, iki filmin günümüzün 'izlemek istediği filmler' i yaratmada başarısız olduğu yönünde iddialar ortaya atılıyor.
Sektörden bir yetkili, "Filmin kendi içindeki ilgi çekici unsurları incelemek gerekiyor. Gişe başarısında en önemli faktör, izleyicinin 'ne' izlemek istediğidir. Her zamanki gibi eğlence birinci unsurdur" şeklinde analizde bulundu.
Şubat ayında vizyona giren Bong Joon-ho'nun 'Mickey 17' filmi ve Eylül ayında vizyona giren Park Chan-wook'un 'It's Obligatory' filmi, aşırı felsefi oldukları yönünde eleştiriler alıyor. Her iki yönetmen de sembolik anlatıma vurgu yapıyor. 'Mickey 17'deki Trump ailesini anımsatan karakterler yoğun siyasi bir renge sahip. 'Creeper' adlı uzaylı yaratığın formu ve davranışları ise oldukça karmaşık, yönetmenin niyetini anlamak için derinlemesine düşünmeyi gerektiriyor.
'It's Obligatory' de benzer bir durum sergiliyor. Orta sınıfın endişelerini anlatırken, Man-su'nun (Lee Byung-hun) cinayet işleyerek bile kağıt fabrikasına gitmek zorunda kalmasının ikna ediciliği zayıf kalıyor. Sembolik sahnelerdeki anlamlar da hikayenin kolayca benimsenmesini zorlaştırıyor. Bu durum, izleyicilerin kulaktan kulağa yayılan eleştirilerle bir duvar hissetmesine ve sinemaya gitme isteğinin azalmasına neden oluyor.
Bir başka sinema sektörü yetkilisi ise, "Bunu sadece sinema salonlarının krizi olarak görmek doğru değil, zira Japon animeleri 'Demon Slayer' veya 'F1 The Movie' gibi filmlerin gişedeki başarısı ortada" dedi ve ekledi: "İzleyicinin 'hangi tür filmleri' 'sinema salonunda' izlemek istediğine odaklanmalıyız. Eğlence, değer veya hayranlık duyduğu bir sanatçıya destek olma gibi tek bir unsur bile izleyiciyi tatmin etmeli."
'F1 The Movie' 5.2 milyonun üzerinde, 'Demon Slayer' ise 5.47 milyon izleyici ile gişe hasılatında 1 numaraya yerleşti. Her iki film de felsefi mesajlardan ziyade, devasa ölçekleri ve göz alıcı görsellikleriyle öne çıkıyor. Bu durum, halkın sinemadan derin düşünceler yerine eğlence beklediğini gösteriyor.
'Mickey 17' toplamda 3.01 milyon, 'It's Obligatory' ise 2,788,315 izleyiciye ulaşmış durumda. Eğer bu gişe başarısızlığı, yönetmenlerin sinematik bir dille toplumsal tartışmalara kapı aralamaya çalışmasından kaynaklanıyorsa, belki de bu 'kaçınılmaz' bir durumdur.
Koreli netizenler çeşitli yorumlarda bulundu. Bazıları, dünya çapında tanınan yönetmenlerin filmlerinin beklenen gişe başarısını yakalayamamasına üzüldüklerini belirterek, "Gerçekten yazık, kaliteli işler ama patlama yapamadılar" derken, diğerleri filmlerin genel izleyici kitlesi için fazla derin ve anlaşılmaz olabileceği yönündeki görüşlere katılıyor: "Daha rahatlatıcı bir şeyler izlemek isterdim."